Gıda Bülteni Gıda Gıda devinin patronundan çok ilginç bir yazı.. Kapıya kilit vurup, piyasadan çekiliriz!

Gıda devinin patronundan çok ilginç bir yazı.. Kapıya kilit vurup, piyasadan çekiliriz!

Ülker markasının sahibi Yıldız Holding Yönetim Kurulu üyesi Murat Ülker, işlenmiş gıdalarla ilgili çok ilginç bir yazıya imza attı. Kişisel bloğunda, gıda katkı maddelerini, işlenmiş gıda tüketiminin obezite ve yeme bağımlılığıyla ilişkisini anlatan Murat Ülker, sosyal medyada kendisine ve şirketine yönelik iddiaları da yanıtladı; "Böyle kesin bir bilgi olsa o gün tüm işlerimizin kapısına kilit vurur, piyasadan çekiliriz.." İşte Murat Ülker'in yazısından çarpıcı bölümler..

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

Forbes Dergisi'ne göre, Ülker markasının sahibi Yıldız Holding'in Yönetim Kurulu üyesi Murat Ülker Türkiye'nin en zengin iş insanı. Murat Ülker, kendi blog sayfasında zaman zaman hayata, sanata ve iş yaşamına dair yazılar kaleme alıyor. 

'Kesin bilgi olsa piyasadan çekiliriz'

Murat Ülker, son yazısında gıdaların içerikleri, tehlikeleri, zararlı olup olmadıklarına dair değerlendirmelerde bulundu. 

Yazısının girişinde, kendisi ve şirketlerine yönelik sosyal medyada dile getirilen iddialara değinen Murat Ülker şöyle yazdı:

“Sadece şunu belirteyim, insanları hatta çocukları zehirlemeye yani öyle diyorlar, ne inancımız, ne ahlakımız ne de insanlığımız izin verir. Böyle kesin bir bilgi olsa o gün tüm işlerimizin kapısına kilit vurur, piyasadan çekilir, insanların mutluluğu için gereken neyse onu yaparız. 

Biz mutluluk üretim şirketiyiz, tersi ne mümkün!” 

Gıda katkı maddeleri zararlı mı?

Murat Ülker'in yazsında, dikkat çeken diğer bölümler şöyle: 

"Modern gıda üretim ölçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, katkı maddelerinin olmadığı bir sistemi hayal etmek neredeyse imkansızdır. Önemli olan nokta neyin, nerede, ne kadar kullanıldığıdır. 

Mesela benzoat fazla kullanıldığında zararlıdır. Fakat soğuk etlere (şarküteri eti, füme et) koruyucu olarak eklenmektedir. Kullanılmadığı takdirde riski: ürünün ömrü fevkalade kısalması ve bozulması yüksek olasılığıdır ve tüketen için öldürücü olur. Mühim olan denetimdir. 

Doğal ve organiğe ilgi arttı 

Son yıllarda, tüketicilerin “doğal” ve “organik” ürünlere olan ilgisi arttı. Bu eğilim, gıda sektörünün üretim anlayışını değiştirmeye başladı. Birçok üretici, üretim ölçeğine bağlı olarak, katkı maddelerini daha dikkatli kullanmaya ve alternatif yöntemler geliştirmeye yöneliyor. Ama katkı maddelerinin tamamen ortadan kalkması mümkün değildir.  

İşlenmiş gıdalar ve sağlık

Endüstriyel süreçler hem ürünlerin raf ömrünü uzatıyor hem de tüketici taleplerine daha hızlı yanıt verilmesini sağlıyor. 

Bu teknolojiler toplumların tüketim alışkanlıklarını da etkileyebilmektedir. İşlenmiş gıdalar, hızla değişen yaşam tarzımıza uygun bir çözüm sunuyor, ancak aynı zamanda sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik açısından tartışılıyor.

Ultra işlenmiş uydurulmuş bir terim

Ultra İşlenmiş Gıda bilimsel ve teknolojik bir terim değildir. Uydurulmuş ve korkutucu bir terimdir. Neyi havi olduğu ve nereye kadar uzandığı belli değildir. İçinde geçen “Ultra” sözcüğü “işlenmiş” sözcüğü ile birleşince korkutmak isteyenin elinde oldukça korkutucu bir araca dönüşüyor.  

İşlenmiş gıdanın besin değeri daha az

Bu gıdalar, besin değeri açısından diğerlerine kıyasla daha yoksun olabiliyor ve genellikle tüketici için daha cazip hale getirilmesi için aroma ve boyar madde gibi çeşitli içerikler eklenir. 

Endüstriyel üretim süreçlerinde doğada bulunmayan kimyasal bileşikler, yapay tatlandırıcılar, koruyucular ve koku vericiler kullanılır. 

Tüketici tercihi ne?

Ultra işlenmiş gıdalar, içerik ve besin değeri bakımından geleneksel ve doğal gıdalardan farklıdır, hatta doğada bulunmaz. Ama günümüzde tüketimin çoğunu teşkil ederler ve tüketici tercihi de bu yöndedir. 

Bu gıdaların tipik örnekleri arasında hazır yemekler, şekerli içecekler, cipsler, bisküviler, çikolata, işlenmiş etler vb bulunmaktadır. 

Raf ömrü uzar ama

Taze meyve ve sebzelerden, doğal yağlardan ya da tam tahıllardan ziyade, bu gıdalar genellikle rafine şeker veya tatlandırıcı, beyaz un, koruyucu maddeler ve sentetik aromalarla üretilir. 

Tüm bu işleme süreçleri temelde gıdaların raf ömrünü uzatmayı amaçlar, böylece nefasetini kaybetmeden size ulaşabilirler. Ancak bu süreçte besin değerleri azalabilir.

Peki, neden bu tür gıdalar bu kadar çok tüketiliyor?

Uzmanlar bu sorunun cevabının, yalnızca ürünlerin pratikliği ve ekonomik olmasında yatmadığını; aynı zamanda beynimiz ve düşünme sistemimiz ile ilişkili olduğunun altını çiziyor. 

Modern yaşamın hızlı temposu, insanın pratiklik ve somut fayda arayışı mesela düşük fiyat, ultra işlenmiş gıdaların günlük hayatımıza entegre olmasını kolaylaştırmıştır. 

'İşlenmiş gıda risk faktörü'

Ancak bu gıdaların içerikleri ve uzun süreli kullanım etkileri konusunda farkındalık artmaya başladı. 

Yüksek miktarda şeker, tuz ve doymuş yağ içeren bu gıdaların, obezite, kalp hastalıkları, diyabet gibi hastalıklar için önemli birer risk faktörü oluşturduğunu artık hepimiz biliyoruz. 

Bu gıdaların aşırı tüketilmesi, burası önemli zira suyu bile çok tüketirseniz zararlı, metabolizmanın dengesizleşmesine, iltihaplanma ve insülin direnci gibi olumsuz etkilere yol açabiliyor.

Ama neden bu gıdalardan vazgeçemiyoruz?

Uzmanlara göre bu gıdaları tercih etmemizin bir diğer nedeni, beynimizdeki ödül sistemini tetiklemesidir. 

Yüksek şeker, tuz ve yağ oranları, dopamin salınımını artırarak geçici bir ek haz ve mutluluk hissi yaratır. 

Dopamin, beynin ödüllendirmek sistemiyle ilişkilidir ve bu kimyasal tepkiler, bizi tekraren aynı tercihleri yapmaya yönlendirebilir. Özetle, ultra işlenmiş gıdalar yalnızca fiziksel açlığımızı değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal ihtiyaçlarımızı da karşılar. 

Bu durum zamanla bir bağımlılık döngüsünün oluşmasına sebep olabilir. Amerikalı tanıdıklarımdan kola tiryakileri vardı. Sabah kalkar kalkmaz ilk işleri bir şişe kola içmekmiş."

Sosyal medya cehaleti körüklüyor

Murat Ülker, endüstriyel gıdalarla iligili bilimsel birçok bilgiye yer verdiği yazısında, kök problemin iyi tanımlanması ve üzerine geliştirilecek çözümlerin bilimsel temelleri esas alması gerektiğine de dikkat çekti ve sosyal medyadaki bilgi kirliliğine şu ifadelerle değindi; 

“Evet internet, sosyal medya, ün kazanmaya çalışan bilimselliği olmayan veya bilimsel davranmayan, bilimi istismar edenler, sözde uzmanlar cehaleti körüklüyor. Toplumu yönlendiren, politikaları şekillendiren ve üretimi yöneten herkes şeffaf olup, sürekli doğruları tekrarlamalıyız."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *